Pastırmacıdan Beklenmeyecek Bir Muhabbet

Sürekli akademik tonda şeyler yazmaktan içim şişti. Şimdi de bir etik kurul belgesi düzenliyorum. Hayatta yapmayı çok istediğimiz her şeyin evrak işleri de var ne yazık ki... 

Yaptığım çalışmaları çok büyük bir merak ve öğrenme şevkiyle yapıyorum, aynı şekilde okulumu okuyorum ama bugün bundan iki-üç yıl önce başımdan geçen bir olayı anlatmak içimden geldi.

Yazdığım şeyi şimdi tekrar okudum, Umut Sarıkaya gibi yazmışım ama bunu bir hakem incelemeyecek değerli okur, siz okuyacaksınız!

Canınız çekmesin diye yazıyı Ramazan’da yayınlamadım, bayramı bekledim.

Yıl 2023, 36. Ulusal Dilbilim Kurultayındayım. Bir birinci sınıf öğrencisi olarak pek bir kuramsal bilgim olmamasına rağmen alanda çalışma yapan araştırmacıları görmek beni çok mutlu etmişti. Dilbilimle lise yıllarımdan beri içli dışlı olmama rağmen bu alanda yapılan gerçek ve güncel çalışmaları da ilk kez burada gördüm. O zamanlar bilmediğim pek çok şeyi de öğrenme fırsatım olmuştu. Ders dinler gibi not falan tuttum elimde tabletle her girdiğim sunumda.

Şimdi düşününce ilgilendiğim çoğu konunun temeli orada oluştu, fiziksel olarak çalışma yapan araştırmacıları görmek bana “ya yapılır ki aslında, yapan nasıl yapıyor öğreneyim” gibi bir özgüven verdi. Şimdi birlikte çalışma fırsatı bulduğum çok değerli hocalarımla ilk kez orada tanıştım, Türkiye’de farklı dilbilim topluluklarından arkadaşlar edindim. Belki en önemlisi, bu deneyimi Kayseri’de yaşadım.

Türkiye’nin çoğu yeri gibi Kayseri de dilbilimin pek yaygın bilindiği bir yer değilmiş. Çeşitli esnafla, öğrencilerle, arkadaşlarla konuşurken bunu net bir şekilde gördüm. Dilbilimciler olarak hep “İngiliz Dili ve Edebiyatı mı?”, “Yabancı diller yani?”, özellikle Hacettepe’de okuyorsanız, “Tıp mı?” gibi sorularla karşılaşmışızdır. Ben her seferinde alanı sevdiğimden büyük bir idealistlikle insanlara dilbilimden bahsetmekten mutluluk duyardım ama o zaman, o dönem başımdan geçen çeşitli şeylerden dolayı bıkkınlığımdan olsa gerek, bir noktadan sonra taksicilere “he dayı İngilizce öğretmenliği okuyorum!” şeklinde cevaplar vermeye başladım. Onlar da bana “oku adam ol yeğenim” seklinde tavsiyeler veriyordu ve muhabbet ya son buluyordu ya da güncel siyasi olaylara kayıyordu. Sadece otostop çekerken denk geldiğim ve ODTÜ’de öğretim üyesi olduğunu düşündüğüm bir hocam bilmişti dilbilimin ne olduğunu ama o bilirdi tabii ki, kendisi de kızını kurultaya getirmiş zaten.

Kayseri’ye kadar gelmişken arkadaşlarıma pastırma almak istedim (en sevdiğim yiyecektir). Daha önce dayım bir mülakat için Kayseri’ye gidip bunu bildiğinden bana “Dayı Yeğen Pastırmacılık”tan pastırma getirmişti, bildiğim tek pastırmacı esnafı da burası olduğundan haritadan baka baka burayı buldum ve girdim.

Dükkanda bir çok pastırma asılı, bir iki tabure var, camlı vitrin gibi bir şey var; pastırma vitrini… Enikonu küçük bir dükkan. Vitrinin arkasında ise “Dayı-Yeğen”den “yeğen” olduğunu tahmin ettiğim bir adam duruyordu.

“Abi selamünaleyküm, pastırma alacaktık.” 

Diyerek giriş yaptım, o da bana,

“tabii, biz pastırma satıyoruz zaten”, şeklinde cevap verdi.

Haklıydı, gerçekten de pastırma satıyorlardı.

“Abi çok fazla pastırman var, hangi pastırmayı önerirsin bana?” Diye sordum.

Bana kalitelerine göre ayrılmış pastırmaları gösterdi, güzelce anlattı, ben de en kalitelinin bir kalitesizi olan pastırmadan yarımşar kilo iki paket aldım.

Bu esnada ilk defa böyle bir ortama girmekten gelen ufak çaplı bir ego kalkmasından olacak eşofman takımının üstüne taktığım yaka kartıyla geziyorum her gittiğim yerde. O an montun altındaydı gerçi ama ipi görünüyordu. Adam bana, beni Kayseri’ye getirenin ne olduğunu sordu. Neden bilmiyorum, yeni edindiğim alışkanlık olan “abi gezmeye geldim ya” cevabı yerine

“Dilbilim Konferansına geldim abi” dedim,

o ise “ooo, linguistics mi? Çok değerli bir alandır” şeklinde cevap verdi.

Ben ne diyeceğimi bilemedim. Hani çok sevdiğiniz birinin de Beşiktaşlı olduğunu öğrenirsiniz ya da çok sevdiğiniz ama kimsenin bilmediğini sandığınız bir grubun şarkısını Şarkikaraağaçlılar lokalinde duyarsınız ya, o tarz bir sevinç. Bu safça sevinçle karışık bir şaşkınlıkla,

“abi siz… biliyorsunuz?” diyebildim.

Bir hışımla gülerek boynumdaki yaka kartını çıkartıp adama gösterdim. Nasıl heyecanlandıysam yaka kartını çıkartacağım derken ipini kopardım, hâlâ duruyor evde.

Adam bana eski sevgilisinin mi sevgilisinin arkadaşının mı birinin Boğaziçi’nde dilbilim okuduğunu, o mecralarda çok takıldığını, toplumdilbilime ve dil felsefesine özellikle ilgisi olduğunu anlattı. Kendisi de yanlış hatırlamıyorsam makine mühendisliği gibi bir şey bitirmiş, yazları dükkana bakıyormuş. Baya insanbilimsel dilbilim, toplumdilbilim, jargon kullanımı gibi şeyler hakkında konuştuk. O da belli ki sohbetten keyif alıyordu ki bana çay ısmarlamayı teklif etti ama acelem vardı.

Millet neler neler yaşayıp da sevinmiş, ben de o gün buna çok sevindirik olmuştum. Aradım arkadaşıma falan anlattım. Sonra sevincim geçti, otogardan bindim eve döndüm.

O gün bu gündür kim “dilbilim ne?” Diye sorsa seve seve anlatırım belki böyle bir diyalog yaşarım, en kötü alanı tanıtmış olurum diye. Henüz yaşamadım, bir taksici “keşke tıp falan okusaydın” demişti ama ben memnunum halimden, “tutmadı dayı ya” dedim ona da.

Aradan bir sene geçti, çok samimi bir istek ve keyifle çalıştım, o kurultayda kendim sunum yaptım.

Dilbilimi çok seviyorum, bu alan benim en ilgimi çeken alan oldu hayatımın her döneminde. Şimdiye kadar bir kere bıkacak gibi oldum, onda da bu olayı yaşayıp “ya bu abinin dilbilimi bilmesine ne kadar sevindim, ben bu alanı gerçekten seviyorum” diyerek kendime geldim. Şimdi sevdiğim şeyi yapmanın mutluluğu var içimde, hata ettiğim de oldu ama ne yaptıysam safça bir mutlulukla yapmışım; karşıma da hep iyi insanlar, doğru zamanlarda çıkmış. Değerli Emel Hocamın yardımı çok fazladır oraya gidip iyi vakit geçirmemde, kendisinin de Emre Hocamla futbol söylemi üzerine muazzam bir bildirisi vardı orada. Aynı şekilde Pınar Hocamın çalışmalarını da ilk kez orada öğrenme şansı bulmuştum, o zaman hiç anlayamasam da çok ilgimi çekmişti araştırma sorusu. Servan’la birlikte girmiştik, birbirimize yarenlik ettik.

28.03.25

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *